yazar:
adnan aksu
Gündemimize almamız gereken temel soru; giderek herşey kentleşirken biz ne kadar kentlileşiyoruz olmalı. Bu sorunun muhatabı ise biraz karar vericiler, daha çok da tasarımcılar. Genel manzarayı belirleyen en önemli profesyonel tasarımcıların başında gelen mimarlar kamusal yaşamla ilgili güncel paradigmaları keşfederek bunu ifade etmek ve kentsel görünümün kodlarını belirleyip biçimlendirmekle sorumlular. Bugün kentleşme gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, gelişmekte olan, hatta az gelişmiş ülkelerde de neredeyse tamamlandı. Tarım bile artık kentsel olana refere eden sanayi ürünü niteliği kazandı. Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de nüfus büyük oranda kentlerde yaşıyor.
Kentler sadece morfolojik olarak değil sosyal olarak da dönüşüyor. Artık salt sanayileşmenin yönlendirdiği kentlerden söz edemiyoruz. Biçimsel görünüm olarak melezleşen kentler, yaşayanların kökeni, dini, yaşam biçimi v.b. nitelikler açısından sosyal olarak da melezleşiyor. Kentlerin sahipleri/sakinleri algısı belirsiz bir olguya dönüşürken, kullanıcı gereksinmelerinin belirleyiciliği de yerini tüketici eğilimlerinin saptanması ve yönlendirilmesine bırakmış durumda. Ülkemizde gündemden düşmeyen deprem gerçeği de bizi kesintisiz bir şekilde kentleşme sorunsalı ile yüzleşmeye zorluyor. Ancak 70’lerin ve 80’lerin gecekondu çıkmazına saplanan tartışmalar bugün deprem gerçeğinden güç alarak binaların dayanıklılığı, imar değişiklikleri ve bina elde etme yöntemlerinin çıkmaz labirentine saplanıyor. Tüm bu bileşenlere ticari kaygılar da eklenince, aslında gerçekleşenin dönüşüm mü, yoksa her defasında kentin yeniden kurulması mı olduğu belirsizleşiyor. Dolayısıyla değişimin izini sürmek ve günün ruhunu yakalamak olanaksızlaşıyor...
Kentler sadece morfolojik olarak değil sosyal olarak da dönüşüyor. Artık salt sanayileşmenin yönlendirdiği kentlerden söz edemiyoruz. Biçimsel görünüm olarak melezleşen kentler, yaşayanların kökeni, dini, yaşam biçimi v.b. nitelikler açısından sosyal olarak da melezleşiyor. Kentlerin sahipleri/sakinleri algısı belirsiz bir olguya dönüşürken, kullanıcı gereksinmelerinin belirleyiciliği de yerini tüketici eğilimlerinin saptanması ve yönlendirilmesine bırakmış durumda. Ülkemizde gündemden düşmeyen deprem gerçeği de bizi kesintisiz bir şekilde kentleşme sorunsalı ile yüzleşmeye zorluyor. Ancak 70’lerin ve 80’lerin gecekondu çıkmazına saplanan tartışmalar bugün deprem gerçeğinden güç alarak binaların dayanıklılığı, imar değişiklikleri ve bina elde etme yöntemlerinin çıkmaz labirentine saplanıyor. Tüm bu bileşenlere ticari kaygılar da eklenince, aslında gerçekleşenin dönüşüm mü, yoksa her defasında kentin yeniden kurulması mı olduğu belirsizleşiyor. Dolayısıyla değişimin izini sürmek ve günün ruhunu yakalamak olanaksızlaşıyor...
Aksu A.,
“Editörden…”
“From the Editor…”
Serbest Mimar Dergisi, Sayı 08, Sayfa 03, Mart 2012
Serbest Mimar Magazine Issue 08, Page 3, March 2012
ekler: